Ayyaş ne demek sahabe ?

Berk

New member
Samimi ama Keskin Bir Giriş: Bu Kelimenin Altında Ne Var?

Arkadaşlar, meseleyi dolaştırmayacağım: “Ayyaş ne demek, sahabe?” diye sorulan cümle; hem dili keskin, hem niyeti tartışmaya açık bir cümle. Bu başlığın altına yazıyorum çünkü bu tek kelime—“ayyaş”—dini hafızayı, toplumsal kutuplaşmayı ve kişisel ahlak algımızı aynı anda tetikliyor. Bir kelimeyi sahabeye yapıştırmak, ya da sahabeyi o kelime üzerinden yargılamak; bir yandan kutsal saydığımız bir dönemi savunma refleksini uyandırıyor, öbür yandan yaşadığımız çağdaki ikiyüzlülükleri tartıya çıkartıyor. Benim iddiam net: Dili hoyrat kullandığımız anda hem tarihe hem bugünün tartışmasına haksızlık ediyoruz. Ve bu haksızlık en çok gerçek arayışına zarar veriyor.

Kavramların Yükü: “Ayyaş” ve “Sahabe”

“Ayyaş” Türkçede alkolle ilişkiyi alay, küçümseme ve moral yargıyla birleştirerek damgalayan bir sıfat. “Sahabe” ise İslam geleneğinde peygamberin yakınında bulunmuş, erken dönemin tanıkları olan insanlar. Birine “ayyaş” demek, onu tek bir davranış üzerinden indirgemek demektir; “sahabe”yi ise insanüstü bir zümre gibi konuşmak, onları tarihten koparmaktır. Her iki uç da eleştirel aklı dumura uğratır. Tarihsel olarak içkinin aşamalı yasaklanması, bireysel zayıflıklar, tövbe ve dönüş hikâyeleri; yani insanlık hâlleri vardır. Ama biz “ayyaş” kelimesini güncel polemiğin çekicine çevirip her çiviye vurduğumuzda, tarihi veri olmaktan çıkarıp sopaya dönüştürüyoruz.

Tarihsel Bağlamı Çarpıtmanın Bedeli

Bir dönemsel davranış, başka bir dönemin nihai hükmüyle yargılanınca anakronizm doğar. Erken İslam toplumunda alkol yasağının merhale merhale geldiğini, bazı kişilerin bu süreçte alışkanlıklarını bırakmakta zorlandığını biliyoruz; ama bu gerçeği “ayyaş” gibi indirgemeci, bugünün pejoratif tonu ağır bir sıfatla etiketlemek, hem ahlaki hem metodolojik olarak zayıf bir strateji. Üstelik bilginin ispat standardı da düşüyor: “Bir yerde okudum, biri söylemiş” türü kanıtlarla insanların tüm karakterini çöpe atmak; forum literatüründe popüler olabilir ama fikrî kaliteyi hızla eritir.

Bir de şu var: İdealize eden söylem de ters kutupta aynı hatayı yapar. “Hiç kimse hiç hata yapmadı” demek, insanı meleğe çevirmektir. Oysa tarihî şahsiyetler hem fazilet hem zaaf taşıyan insanlardır. İki ucun da problemi şu: Gerçeklik karmaşık, biz onu ya cilalayıp parlatıyor ya da çamur at izi kalsın mantığıyla karartıyoruz.

Etik ve Dil: Hangi Kelimeyi, Kime, Ne İçin Kullanıyoruz?

Sert kelimeler öfkeyi tatmin eder ama anlamı eksiltir. “Ayyaş” dediğinizde, karşınızdakinin olası pişmanlığını, tövbesini, dönüşünü, hatta toplumsal bağlamını bir kalemde siliyorsunuz. Dinin merkezine konan kavramlardan biri “ıslah” yani iyileştirme ve dönüşümdür. Damgalayan dil bu kapıyı kapatır. Öte yandan, “hürmetsizlik” gerekçesiyle her eleştiriyi susturmak da ezber üretir. Çıkış yolu ne? Delile dayalı, bağlam duyarlı, kişiyi tek bir eyleme indirgemeyen; ama kutsal saydığı için dokunulmazlık kalkanı da uydurmayan bir dil.

Erkeklerin Stratejik/Problem Çözme Odaklı Yaklaşımıyla Okuma

Strateji gözüyle bakınca, “ayyaş” kelimesinin tartışmaya sürülmesi iki amaç güdebilir: (1) Karşı tarafın sembollerini yıpratmak; (2) Kendi tarafını moral üstünlükte konumlamak. Problem çözme yaklaşımı şöyle sorar: “Bu kelimeyle hangi sorunu çözüyoruz?” Eğer hedef sahabenin tarihsel rolünü anlamaksa, bu kelime çözüm değil, gürültü üretir. Çünkü tartışmayı hemen “saygı- saygısızlık” eksenine çekip epistemik içeriği öldürür. Stratejik bir tartışma şöyle yapılır: Önce kaynakları sınıflarsın (erken dönem rivayetler, güvenilirlik dereceleri, tarihsel bağlam), sonra iddiayı netleştirirsin (kim, ne zaman, hangi koşulda?), en son hükmü verirsin. “Ayyaş” gibi ağır bir etiket, bu sıralamayı tersine çevirir; önce hükmü yapıştırır, sonra veri arar. Bu, metodolojik olarak savunmasızdır.

Kadınların Empatik/İnsan Odaklı Yaklaşımıyla Okuma

Empati gözlüğü takarsak, mesele bir insanlık hikâyesidir: Alışkanlıklar, toplum baskısı, dini dönüşüm, pişmanlık, telafi. Birini “ayyaş” diye damgaladığınızda, onun dönüşme imkânını psikolojik olarak elinden alırsınız. Empatik yaklaşım, “İnsan neden içer? Toplum o kişiye hangi köprüleri kurar? Dini metinler hangi dili önerir?” diye sorar. Bu sorular, linç yerine iyileştirme önerir. Üstelik forum gibi kamusal alanlarda empati sadece “yumuşaklık” değildir; daha güçlü bir ikna aracıdır. Tartışma arkadaşınızı anlamaya çalıştığınızda, pozisyonlarınız sağlamlaşır; çünkü argümanınızı onun duyarlılıklarına tercüme edebilirsiniz.

Zayıf Yönler ve Tartışmalı Noktalar

1. **Etiketleme tuzağı:** Kelimeler kolay, kanıt zor. “Ayyaş” ile puan toplamak kolaydır ama ispat yükü ağırdır.

2. **Anakronizm riski:** Bugünün sosyal anlamlarını tarihe yamamak; tarihi bir monolit gibi okumak.

3. **Duygusal kartların kötüye kullanımı:** Saygı kutsal bir değerdir; ancak “saygı” diyerek her soruyu susturmak da, “özgür eleştiri” diyerek hakareti normalleştirmek de sığdır.

4. **Toplumsal kutuplaşma yakıtı:** Bu kelime çoğu zaman “biz–onlar” ayrımını beslemek için dolaşıma sokulur; gerçeği bulma motivasyonu ikincil kalır.

5. **Kaynak eleştirisi eksikliği:** Rivayetlerin güvenilirlik dereceleri, tarih yazımının yöntemleri; forum tartışmalarında nadiren gerektiği gibi işletilir. Sonuç: gürültü var, analiz yok.

Daha İyi Bir Tartışma İçin Önerilen Çerçeve

* **Tezini netleştir:** Suçlama değil, soru cümlesi kur. “X kişi şu dönemde şu davranışı sergiledi mi? Kanıt ne?”

* **Kaynak hiyerarşisi kur:** Erken kaynak mı, geç mi? Sened ve metin değerlendirmesi var mı?

* **Bağlamı belirt:** Yasaklama aşaması, kültürel normlar, bireysel zayıflıklar.

* **Etik dil kullan:** Kişiyi tek bir fiille özdeşleştirmeyen, dönüşüme alan tanıyan bir dil.

* **Karşı argümanı çelikleştir:** Muhalif görüşü en iyi hâliyle kurup öyle cevapla.

* **Strateji + empatiyi birleştir:** Kanıt akışını kurarken insani boyutu ihmal etme.

Provokatif Sorular: Harareti Artıralım

* Sahabeyi insanüstüleştirmek mi daha zararlı, onları tek fiille damgalamak mı? Neden?

* Bir kişiyi “ayyaş” diye etiketlediğinizde, onu eleştiriyor musunuz yoksa kendinizi mi parlatıyorsunuz?

* “Saygı” kalkanı ile “özgür eleştiri” kılıcı arasında makul bir orta hat var mı; varsa somut kriteri nedir?

* Tarihî şahsiyetleri bugünün dilleriyle yargılamak, bizim bugünkü kusurlarımızı görünmez kılmak için kullandığımız bir sis bombası olabilir mi?

* Forumda delil standardını yükseltmek için hangi ortak kuralları kabul etmeye razıyız? “Kaynak yoksa iddia yok” gibi basit bir mutabakat bizi zorlar mı?

Son Söz: Hakikat, Etiketin Konforuna Sığmaz

“ Ayyaş ne demek sahabe?” diye soran başlıktaki gerilim, aslında bizim hakikatle kurduğumuz konfor ilişkisinin aynası. Etiket kolaydır; karmaşıklık zahmet ister. Eğer gerçekten “anlamak” istiyorsak, hem stratejik doğruluk (kanıt, yöntem, bağlam) hem empatik doğruluk (insan hikâyesi, dönüşüm, adalet) birlikte çalışmalı. Bu birleşim, kutsala saygıyı hakarete çevirmeden, eleştiriyi de kutsal korkusuna kurban etmeden konuşmanın tek yoludur.

Hadi, bugünün tartışmasında çıtayı yükseltelim: “Ayyaş” gibi ağır bir kelimeyi ağızdan çıkarırken önce ispat standardını, sonra insan onurunu, sonra da tarihsel bağlamı düşünelim. Eğer bu üçünden biri yoksa, susmak; en cesur, en eleştirel ve en onurlu tavır olabilir. Peki sizce—biz bu üçlüyü aynı anda taşıyabilecek miyiz, yoksa yine kelimenin cazibesine kapılıp gerçeği kaçıracak mıyız?